23 Ağustos 2013 Cuma

Ahiretin Yolu

Sokakta sâde bir "amîi!" sadasıdır gidiyor:

Mahalle halkı birikmiş, imam dua ediyor.



Basık bir ev; kapının iç yanında bir tabut,

Başında çınlayan avazı dinliyor, mebhut;



Denildi: "Fâtiha! ; amini kestiler bu sefer,

Göğüsler inledi, derken, açık duran eller,



Hazin alınları bir kerre okşayıp indi;

Deminki zemzemeler bir zaman için dindi.



Duyuldu sonra imâmın nida-yı mağmumu,

Diyordu:

- Söyleyin Allah için şu merhumu,



Nasıl bilirsiniz ey müslümanlar?

- İyi biliriz!

-Yarın huzur-i İlahîde toplanıp hepiniz,



Bu yolda hüsn-i şehadet edersiniz ya?

- Evet!

- İmâm efendi, helallık da iste, merhamet et...



- Helal edin hadi öyleyse şimdi hakkınızı.

- Helal edin hadi bekletmeyin adamcağızı!







Cemaatin yüreğinden kopup "helal olsun!"

Nida-yı saffeti, birden cenâze, ah-ı derun,



Misali uğradı evden; fezada yükseldi.

İçerde başladı bir cûş-i nevhadır şimdi;



Baş örtüsüyle kadınlar gözüktü pencereden:

- Bıraktın öyle mi, en sonra kardeşim, bizi sen?



- Yıkıldı dostlar evim, barkım... Ah gitti kocam!..

- Dayım melek gibi insandı; ben nasıl yanmam!



- Tamam otuz senedir komşuyuz da bir kerre,

Kızıp da "ey!" demiş insan değildi, hemşire!



- Zavallı Remziye! Boynun büküldü evladım...

- Babam ne oldu?

- Baban... Öldü.

- Etme Ayşe Hanım,



Bu söylenir mi ya? Hicran olur zavallı kıza...

- Ayol, şu öksüzü bir parçacık avutsanıza...



Açın da cumbayı etrafa baksın ağlamasın...

Göründü cumbada baktım ki tombalak, sarışın,





Sevimli bir küçücek kız... Beşinde ancak var.

Donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar,



Zavallının eriyen ruh-i bî-günahı idi.

Benim o mersiye yadımda ağlıyor ebedî.







Sefine pare ki: sırtında mevc-i bî-hissin,

Yüzer... Önünde ademden nişane bir engin,



Çeker durur onu sahil-cüda açıklarına;

Bakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlıyana?



Cenaze dûş-i cemaatte çalkalandıkça,

O tahta pâreye benzerdi, düşmüş emvaca.



Nasıl duyar ki uzaklarda inleyen kadını?

Nasıl görür ki yetimin huruş eden yaşını?



Bu hay ü hûy-i kıyamet-nümûn içinde söner,

Samim-i hilkati sûzan eden enin-i beşer.  u






Değilmiş öyle geniş nalenin hududu meğer:

Sokak bitip dönülürken kesildi matemler.



O tahta pare-i camid, o iğbirar-ı samut,

Güzer-gehindeki eşbahı bir mehîb sükut



İçinde haşr ederek dalgalarla seyrediyor;

Zemine bakmıyor artık sema deyip gidiyor.







Bu mahmilin neye sık sık değişsin efradı?

Suali fikre büyük bir hakîikat anlattı:



Evet beka ezecek cism-i zâr-ı fânîyi,

Vücud çekmiyecek ömr-i cavidânîyi,



Bu bâr-ı müdhişin altında titreyip dizler,

Dayanmıyor üç adımdan ziyade duş-i beşer!







Ağır ağır gidiyorken cenâze kâfilesi,

Nihâyet oldu musallâ birinci merhalesi.



Çıkınca üstüne son minberin hatib-i memat,

Açıldı dîde-i im âna perde perde hayat.







Senin en son seririndir şu bî perva uzanmış taş;

Ki nermin hâb-gahından çıkar, bir gün vurursun baş!



Elinde yok halas imkânı, madame l-hayat uğraş...

O, mutlak sedd-i rahındır, aşılmaz.. Muktedirsen aş!







Musala: Müncemid bir mevcidir eşk-i yetîmânın;

Musallâ: Ahıdır, berceste, matem-zar-ı dünyanın;



Musalla: Minber-i tebliğidir dünyada, ukbanın;

Musalla-: Ders-i ibrettir durur pişinde, irfanın.







Bu minberden iner nasuta en müdhiş hakikatler,

Bu yerden yükselir lâhûta en hâlis kana atler.



Civarından geçer zulmette bî payan hayaletler:

Kefen-ber-duş geçmişler, kalan üryan sefaletler!







Babam, kardeşlerim, evladım, annem... Belki bunlardan

Muazzez bildiğim kıymetli birçok yar-ı can el an



Bu taştan atfeder zanneylerim dünyaya son im an...

Benim ruhum bu heykelden duyar hamuş bin efgan!







Serîr-i saltanatlar devrilir, alt üst olur dünya;

Müşeyyed bürc ü barular düşer bir bir, bu taş hala,



Zamanın dest-i tahribiyle, durmuş, eyler istihza;

Bütün mevcuda hâkim bir adem timsalidir güyâ.







Namaz kılındı; dua bitti. Karban, yoluna

Düzüldü taht-ı mematın girip birer koluna.



Yarım saat henüz olmuştu. Yolcular durdu;

Demek ki; komşusu dünyanın âhiret yurdu.



Cenâze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,

Sokuldu servilerin ortasında bir çukura,



Atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur

Kabardı toprağın altında bir an, bir ur!



Evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini,

Dönün de arkadakinden sorun feca atini·



Sükûn içinde uyurken şu bir yığın toprak

İlel ebed o küçük ruh çırpınıp duracak!...

Müslümanlık Nerede

Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile...
Adem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki müslüman gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir;


İstemem, dursun o payansız mefahir bir yana...
Gösterin ecdada az çok benziyen kan bana!
İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yadigar,
Çok değil, ancak Necip evlada layık tek şiar.
Varsa şayet, söyleyin, bir parçacık insafınız:
Böyle kansız mıydı -haşa- kahraman ecdadınız?
Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdasına?
Benzeyip şirazesiz bir mushafın eczasına,
Hiç görülmüş müydü olsun kayd-i vahdet tarumar?
Böyle olmuş muydu millet canevinden rahnedar?
Böyle açlıktan boğazlar mıydı kardeş kardeşi?
Böyle adet miydi bi-perva, yemek insan leşi?
Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan...
Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan!...
His denen devletliden olsaydı halkın behresi:
Payitahtından bugün taşmazdı sarhoş naresi!


Kurd uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi.
Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.
Lakin, aşk olsun ki, aldırmaz otlarmış eşek,
Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!
Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı...
Hasmı, derken, çullanırmış yutmadan son lokmayı!...
Bu hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin usluba sok:
Halimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok.
Burnumuzdan tuttu düşman; biz boğaz kaydındayız;
Bir bakın: hala mı hala ihtiras ardındayız!
Saygısızlık elverir... Bir parça olsun arlanın:
Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın!
Davranın haykırmadan nakus-u izmihaliniz...
Öyle bir buhrana sapmıştır ki, zira, halimiz:
Zevke dalmak söyle dursun, vaktiniz yok mateme!
Davranın zira gülünç olduk bütün bir aleme,
Bekleşirken gökte yüz binlerce ervah, intikam;
Yerde kalmış, naşa benzer kavm için durmak haram!...
Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur?
Yoksa, istikbalinizden korkulur, pek korkulur.

Sperm Bankacılığı Caizmidir?

Nikahlı eşler arasında tüp bebek yöntemi yapılıyor bu caizdir fakat nikah bağı olmayan birinden sperm transferi caiz değildir.Bazı ülkelerde sperm bankacılığı kurulmuş durumda bu meşru değildir.

Sana Geliyorum Yarabbi

Görmeden, doğduğum gecenin seherini,
Ellerim değmeden anama
Ve günah izi yokken dudaklarımda,
Bebeklere has bir dille ağlayarak,
SANA geliyorum SANA
Çırılçıplak...

Bir garip ağaç oldum aşk ülkesinde,
Köklerim sığmadı zamana;
Silktim ham meyvelerimi utandım da,
Kutsal duygularınla donandım yaprak yaprak.
SANA geliyorum SANA
Dal-budak 

Ne bir dürüm ekmek var heybemde,
Ne içecek suyum kana kana...
Bir tutam umutla düştüm yollara,
Bazen yürüyerek, bazen koşarak,
SANA geliyorum SANA
Yalın ayak

Yollar uzadıkça yük ağırlaştı,
Ateş düştü gönlümdeki harmana.
Bıraktım ağrıyı, sızıyı bir yana;
Hasretinden ıpıl ıpıl yanarak,
SANA geliyorum SANA
Bir avuç toprak

Seyrettim uzaktan benliğimi ki,
Et, kemik, kan değilmiş mânâ.
Habibin hakkına, İsmin hakkına
Af dilemek için ağlayarak,
SANA geliyorun SANA
Ya HAKK 

Ölümün Odası

Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş;

Yerde çıplak bir gömlek, korkusundan dirilmiş.

Sütbeyaz duvarlarda, çivilerin gölgesi;

Artık ne bir çıtırtı, ne de bir ayak sesi...

Yatıyor yatağında, dimdik, upuzun, ölü;

Üstü, boynuna kadar bir çarsafla örtülü.

Bezin üstünde, ayak parmaklarının izi;

Mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi.

Son nefesle göğsü boş, eli uzanmış yana;

Gözleri renkli bir cam, mıhlı ahşap tavana.

Sarkık dudaklarının ucunda bir çizgi var;

Küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir ân kadar.

Sarkık dudaklarında asılı titrek bir ân;

Belli ki, birdenbire gitmiş çırpınamadan.

Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm;

Bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm…

Ademin Kalbi Hasta

Ademin kalbi hasta şifası Kurandadır.
Ademin gönlü darda ferahı Kurandadır.
Adem ölmek istemez çaresi Kurandadır.
Adem yalnız edemez vekili Kurandadır.

Adem ilimi sever,ilimi Kurandadır
Adem övülmek ister değeri Kurandadır.
Adem bir kerre doğar,Kur'ana göre ölür
Bu iki hal arası neleri yaşar,görür.

Adem neslini sorar,nesili Kur'andadır
Adem Yaradan arar,asılı Kur'andadır.
Adem günlük işlerle geçşinmenin derdinde
Ebedi saadeti yitirme gayretinde.

Adem hiç,hiç unutma,sınav yeri burası
Bu dünyadan gider adem gelince sırası.
Ademin tek ümidi şefatı Muhammedin
Orhan sende kendine bunu gaye edin.

16 Ağustos 2013 Cuma

Amel Defterii

Dünya bizim için imtihan yeri
Devem eder gelen, dönmez geri
Verelim hayata olan değeri
Günlüğü hayatın AMEL DEFTERİ
**
Salatlar, selamlar nakışı olsun
Kur’an-ı Kerim’de ışığı olsun
Onu, okuyanlar aşığı olsun
Şefaat eylesin AMEL DEFTERİ
**

Mehmet akif ersoy Şiiri

zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem
gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem
biri ecdadıma saldırdımı hatta boğarım
boğamazsam hiç olmazsa yanımdan kovarım
**
üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam
hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam
doğduğumdan beridir aşıkım istiklale
bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale
**
yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
kesilir belki, çekmeye gelmez boyunum
kanayan bir yara gördümmü yanar ta ciğerim
onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim
**
Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım
çiğnerim, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım
zalimin hasmıyım amma severim mazlumu
irticaın şu sizin lehçede ma’nası bu mu?

15 Ağustos 2013 Perşembe

Nişanlıyken Eşimle Beraber Oldum Resmi Nikah Vardı Günahmıdır?

Günahı olmaz olurmu, evlenmeden önce beraber olmak doğrumudur?
Resmi nikahta iki şahit var ve dini nikaha yakındır ama eksik olan şeyler var mesela mehir var, babanın rızası, kullanılan ifadeler nikahta.
Dini nikahta kullanılan ifadeler başkadır, resmi nikahta kullanılan ifadeler başkadır.
Resmi nikah mutlaka lazım ve akabindede dini nikah yaptırmak lazımdır.
Birde önemli olan mesele düğündür,  son derece önemlidir.Yani bir hanımkız evlenmeden önce yani düğün gecesi olmadan önce, gerdek gecesi olmadan önce nasıl olsa dini nikahımız var beraber olalım.
Bir şey kalmıyor ortada..Yani bir düğünün anlamı kalmadı ozaman.
Aileyi rahatsız edecek şeyler bunlar, bizi rahatsız edecek şeyler bunlar.

Evden Kaçmak Günahmıdır?

Evden kaçmak doğru değil.Herşeyden önce günah olarak düşünmende güzel.
Aklınla en azından vicdanınla işi kurcala tabiki evden kaçmak doğru değildir.
Anneni üzersin, kendini üzersin, çocuk mafyasının eline geçersin, kötülerin eline geçersin,
kötü amaçla seni sıkıntıya sokarlar, hiçbir çocuk anneden babadan kaçmamalıdır.
Bir problemin varsa annenle babanla oturup konuş.
Şunu unutmayın dünyada sizi en iyi anlayacak olan sadece anneniz ve babanızdır.
O yüzden şartlar ne olursa olsun kesinlikle annenize babanıza sırt çevirmeyiniz.

Ölünün saçını saklamak günahmıdır?

Ölünün saçını saklayabilirisin sakıncası yoktur.Böyle çok değil bir kaçtane tüy bir hatıra olarak saklanabilir.
Çünkü Allah ın Rasulünün saçı saklanmıştır.
Gerçi o Allah ın peygamberidir.
Mesela bir insan kendi annemin saçı yanımda bulunsun, onu gördükçe ona dua ederim.
Yani saça tapınılacak değil.
Saça ibadette edilecek değil.
Onun için saç gibi kokmayacak türden eşyanın saklanmasında dinen bir sakıncası yoktur.

Baba ve Annelerin çocuklarına karşı görevleri

Evvela baba ve anne çocuklarına güzel bir isim verecekler, Onlara ölçülü bir şekilde dini telkin edecekler, onu doğruya teşvik edecekler, onu koruyacaklar, ona iyi bir eğitim verecekler, onun ruh sağlığını ve beden sağlığını ellerinden geldiğince koruyacaklar ve ona güzel bir ahlak bırakacaklar.
Bir baba ve annenin evladına verebileceği en güzel şey güzel ahlaktır diyor Hz Peygamber.
Onun için anne ve babanın güzel ahlakı evlatlarının kulaklarına fısıldamaları gerekiyor.

Yeni doğan çocuğun kulağına neden ezan okunur?

Şundan dolayıdır, şeytan ondan uzak olsun diye,  kulağına gelen ilk ses Allah ın sesi olsun diye bu nedenle yeni doğan çocukların sağ kulağına ezan sol kulağına ise kamet getirilir.
Yani namaz kameti getirilir.
Böylece çocuk ilk ses olarak yüce Allah ın adını duymuş olur.
Şeytan bu çocuktan uzak olur, üçüncüsü Peygamber efendimiz böyle yapmıştır,.
Biz Allah ın peygamberi ne yapmışsa ona bakarız, onun sünnetini uygularız.
Geçenlerde bir televizyon programında, güya dini hassasiyeti olan bir kanal adı önemli değil.
Peygamber efendimiz veda haccında demişki size benden sonra kuranı bırakıyorum.
Diğeri nerde peki orda iki şey geçiyor Kuranı ve sünnetimi bıraktım diyor.Onları vicdanlarıyla başbaşa bırakıyorum.

Mezarda kemik sızlarmı?

Sızlamazda o halk deyimidir şöyle,
Mesela diyelimki baban size çok para bıraktı, temiz bi adamdı çalıştı size para bıraktı,
Siz onun alın teri ile, iyi niyetle kazanmış olduğu parayı Allah göstermesin içkide kumarda kötü yerlerde harcadınız.
Ozaman halk derki bakın babasının mezardaki kemikleri sızlıyor.
Yani babası ondan razı değil, o yüzdende üzntü duyuyor.
Haberdar oluncada keşke bu malı bırakmasaydım der.
O anlamda söylenmiştir.